21 Ekim 2012 Pazar

Trabzon ve Bir Gurme Tatili



Blog yazılarıma devam ederken, biz daha önce nerelere gitmiştik diye şöyle bir gözden geçirdim ve ilk aklıma doğasıyla ve yemekleriyle bizi mest eden Trabzon geldi. Geçen sene 2011 yılında Vietnam-Kamboçya-Tayland tatilimizin hemen sonrasında Ekim sonu İstanbul'a gitmiş, oradan da haftasonu Bildir Ailesi ile Trabzon'a uçmuştuk. Aslında amacımız 4. evlilik yıldönümümüzü İstanbul'da kutlamak iken, Bildir Ailesi'nin  bizim gelişimizi unutup Trabzon'a uçak bileti almaları nedeniyle biz de peşlerine düşmek zorunda kaldık. İyi ki de kaldık. Böylece hep beraber Karadeniz’in incisi Trabzon’u keşfettik. 

Cuma günü Mehrin ve Ömer’in iş çıkışında onlarla buluşarak saat 15.30’da Pegasus Havayolları’na ait uçak ile Trabzon’a gittik. Yolculuğumuz 1 saat 20 dakika sürdü (Uçak biletleri iki kişi 178 TL).

Trabzon, Doğu Karadeniz’in Samsun’dan sonra ikinci büyük şehri, doğasıyla bize Almanya’nın Bavyera Eyaleti’ni hatırlatan tam bir doğa harikası. Karadeniz ile Zigana dağları arasında yer alan bu güzel şehir zamanında tarihi İpek Yolu üzerinde yer alıyormuş.  Dünyaca ünlü gezginlerden Marco Polo ve Evliya Çelebi de buraya uğramışken biz günümüz gezginleri olarak buraya gelmemezlik yapamazdık.

Trabzon’u orada öğrencilik yapan Ömer’in kuzeni Emre ile gezdik. Bu sayede güyel mekanları keşfetme imkanı yakalamış olduk. Trabzon’u Europecar’dan 3 günlüğüne kiraladığımız (300TL) araba ile gezdik. Bu tatilde hedef yöreye ait en güzel yemekleri yerinde yemek. Bu nedenle ilk hedef meşhur Akçaabat köftesi. Hep beraber atladık arabaya ve Karadeniz sahil yolundan Akçaabat’ın yolunu tuttuk. O bölgenin en meşhuru Cemil Usta’ymış. Bizden 10 üzerinden 10 aldı. 


Orada Akçaabat köftesi, mezgit tava, hamsi tava, bulgur pilavı, piyazlı salatayı nefis ayran eşliğinde yedikten sonra, en sonunda altın vuruşu muhteşem baklavayla yaptık (Toplam 90TL). Trabzon’daki ilk gece ve muhteşem yemekler bize tatilin ilerleyen günleri hakkında ip uçları veriyordu aslında. Yemek, yemek ve yine yemek... J

Yemek sonrası biraz dolaştıktan sonra şehri yukarıdan seyredebilmek için Boztepe mevkiine gelerek yağmur altında semaverde çay keyfi yaptık. Yanında da çiğdem J (Çay ve çiğdem 20TL). 4. evlilik yıldönümümüzü böylece çok romatik bir şekilde kutlamış olduk J  Yağan yağmur ortamı iyice romantik yaptı... J

Mehrin ve ben... ve anne karnındaki Eren bebek... 
Boztepe'den Trabzon şehir manzarası


İlk gece için Trabzon şehir merkezinde bir otel bulduk ( Demirgrand Oteli: Cumhuriyet Cad. Kemerkaya Mah. No:22, 61040 Trabzon. Oda fiyatı kahvaltı dahil 100TL). Yanınıza evlilik cüzdanlarınızı almayı unutmayın sakın!

2. gün için planımız Sümela Manastırı. Ancak öncesinde güzel bir kahvaltı. Emre bizi  Zigana Yörük Çadırı’na götürdü. Karadeniz manzarası eşliğinde, kuymağın, turşu kavurmanın, mısır ekmeğinin, semaverde çayın, kaygananın tadını çıkartık (Toplam 120TL).



Sırada Sümela Manastırı var. Hala o kayalıkların içine zamanında nasıl yapıldığını anlayamadığım o muhteşem görüntüsüyle Sümela Manastırı tabii ki görülmeye değer. Denizden 1.150 metre yükseklikteki bu manastır MS 365-395 yılları arasında yapılmış. Arabamızla bir yere kadar çıktıktan sonra yağan yağmur altında manastıra yürüyerek ulaştık. İçerisi açıkçası o kadar gösterişli değil. Duvarların üzerine ziyaretçiler yazılar yazmışlar. Akıl alır gibi değil (Giriş toplam 4 kişi 24TL ve araba otopark 10TL). Manastrı uzaktan seyretmek daha keyifliydi.








Durmak yok. Yöresel tatları tatmak için düştük yine yollara. Bu sefer hedef Hamsiköy ve oranın meşhur sütlacını yemek. Hamsiköy’de Yayla Lokantası’nda -şeker bir yaşlı amcanın mekanında- sütlaçlarımızı yedikten sonra (dört sütlaç 15TL) köy kahvesinden aldığımız sıcacık tavşankanı çaylarımızı da içtik (dört çay 2TL) ve yine düştük yollara. 



Bu sefer bize koyunlar da eşlik etti...




Bu sefer hedef Zigana Geçiti (1.702 metre). Hava o kadar soğuktu ki tabelanın önünde fotoğraf çektirmek için ben arabadan inemedim. Onun yerine Fatih, Ömer ve Mehrin’i arabanın içinden seyretmekle yetindim J


Şimdiki hedef ise yörenin meşhur etlerini tatmak. Pervanoğlu Bekçiler Mevkii’nde soba yanına kedi gibi sığınıp kendimize et ziyafeti verdik (Saç kavurma ve pirzola, 86TL). Yemek sonrası ise soba başında çay keyfi yapıp geçmiş tatilleri andık. Aslında bu Trabzon tatilini Uzakdoğu tatilimizin hemen arkasına planlamakla ne kadar doğru bir iş yapmıştık. Orada aç kalan bizler Trabzon’da yemeğe doyduk J




Akşam ise meşhur Uzungöl’ün yolunu tuttuk. Uzungöl’de İnan Kardeşler’de dördümüzün birden kalabileceği bir bungalov kiraladık (gecelik, kahvaltı dahil 100TL). Geceyi odamızda tabu oynayarak tamamladık. Yani kızların erkekleri feci şekilde yenmesiyle. Erkekler için ağır bir yenilgi oldu.J

Trabzon’da ki son günümüzün sabahında önce yayla havası almak gerek diye düşünerek kahvaltı öncesi biraz dışarıda yürüyüş yaptık. Hava yine çok soğuktu. Ve böylece kahvaltıyı hak etmiş olduk J 





Kahvaltı muhteşemdi. Mıhlama süperdi. Trabzon bu açıdan muhteşem J 


Kahvaltı sonrasında ise Uzungöl’ün etrafında dolaştık. Göl turundan sonra ise yaylalara doğru araba ile çıktık. Yol kenarına kurulu tezgahlarda yayla balı yedik ve satın aldık (Kilosu 50TL). 








Bu kadar dolaşma ve yayla havası sonrasında acıkan bizler kısıtlı süre zarfında tüm yöresel yemekleri yeme hedefiyle kendimizi Uzungöl’ün etrafındaki bir restoranda buluverdik (Migron Restoran).  Ezogelin ve karalahana çorbaları, kuru fasulye, kaygana, turşu kavurma, salata ve köy ayranı … Hepsi 56TL. Yemekler hem harika hem ucuz. 

Biz Ekim sonunda geldiğimiz için çok yükseklere çıkamadık. Ancak eğer yaz zamanı gelebilirseniz buraya daha da yukarılara çıkarak  yaylaları görebilirsiniz.

Akşama kadar Uzungöl’de zaman geçirdikten, hediyelik eşya satan tüm dükkanlara girip çıktıktan sonra Trabzon dönüş yoluna geçtik. Buraya kadar gelmişken şu meşhurrrrrr Trabzon pidesini yememek olmaz diyerek yönümüzü yörenin meşhur yerlerinden biri olan Ayhan Sürmen Serender Restoran’a çevirdik. 


Pide yanında karalahana dolmasını da yedikten (toplam 39TL) ve bu görevi de başarıyla tamamladıktan sonra J biraz da sanat diyerek sevgili rehberimiz Emre’nin oynadığı “İki” adlı oyunu seyretmek için Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin yolunu tuttuk. Profesyonel ruhlu bu amatör üniversite öğrencileri süperdi. Ben hepsini tek tek tebrik ediyorum.




Bu güzel gurme tatilimiz ancak bu kadar güzel bitebilirdi. ‘İki’ adlı tiyatro oyunuyla bu tatilimizi noktalayıp havalimanına doğru yola çıktık.

Trabzon’a hala gitmediyseniz çok şey kaçırmışsınız demektir. En kısa zamanda gezi hedefleriniz arasına koymalısınız. Neden Trabzon’lu değilim diye ara sıra kendime sormuyor değilim. 
Memleketi Trabzon olanlar, çok şanslısınız!

Trabzon Gurme Gezisi

28-30.10.2011

Gökçe Demirci


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder