22 Temmuz 2012 Pazar

Endülüs Tatil Notlari - 3: Tarihiyle etkileyici, güzel avlularıyla büyüleyici Kurtuba Şehri



Adını "Nar"dan alan Granada'yı arkamızda bırakıp, bilim ve kültür beşiği Kurtuba'ya (Cordoba) doğru yola çıktık...

Ve yaklaşık 3 asır Endülüs Emevi Devleti'nin başkenti olan, Halife'nin yaşadığı şehir Kurtuba'dayız. O zamanların İstanbul'u ve Bağdat'ı kadar önemli olan bu şehir,  Kurtuba Camisi'nin yanısıra varolan 300 camisiyle, şehir ışıklandırmalarıyla, kanalizasyon sistemiyle, halka açık hamamlarıyla, ücretsiz verilen eğitim imkanlarıyla ve hastaneleriyle tarihte ileri medeniyet örneklerinden biri olarak yerini almış. Zengin bir kütüphaneye sahip üniversitesinde farklı kültürlerin ve dinlerin beraber çalışarak bilime katkı sağladığı şehir önemini uzun yıllar korumayı başarmış. Kurtuba'yı günümüzde hala önemli kılan ise Endülüs Emevi Devleti zamanında inşa edilen büyüleyici Kurtuba Camisi. 



Büyük şehir Sevilla'ya ve öğrenci şehri Granada'ya karşı Kurtuba oldukça küçük ve bir o kadar da güzel bir şehir. Küçücük tarihi şehir merkezi, dar sokakları ve inanılmaz güzel beyaz evleriyle Kurtuba şehri, hak ettiği üzere, Endülüs tatilimizin "en güzel tarihi şehir" ünvanını kazandı! Eğer Kurtuba tatilinizi Mayıs Ayı içinde gerçekleştirebilirseniz, çiçeklerle süslenmiş o güzel avluları görebilecek şanslı grup arasındasınız demektir. Her yıl Mayıs Ayı içinde düzenlenen şehir festivalinde (Festival de los Patios Cordobeses) insanlar en güzel avluya kendilerinin sahip olduğunu göstermek için evlerinin kapılarını herkese açıyorlar. Gelin gibi süslenmiş o güzel beyaz evler arasından halk birinciyi seçiyor. Biz Haziran Ayı içinde orada olduğumuzdan, evlerin kapıları kapalıydı. Bu nedenle ben açık bulduğum her kapıdan içeri dalarak o güzel avluları fotoğraflama çabası içindeydim. Bazen de gizlice kapalı kapıları açarak acaba güzel bir avlu görebilirmiyim derdinde:) 2. günümüzde Fatih'i o sıcakta saatlerce peşimden sürükleyerek avlu avına çıkmaya kadar götürdüm işi. Ama bu sayede ayak basılmadık sokak bırakmamış olduk :) 









Ve sıra geldi o büyüleyici Kurtuba Camisi'nin ayrıntılarını sizinle paylaşmaya. İslam mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan bu cami 1984 yılından itibaren UNESCO Kültür Mirasları listesinde. Bugün Cami-Katedral olarak anılmasının sebebi ise 16. yüzyılda Kral 5. Karl tarafından caminin tam ortasına bir kilisenin inşa edilmesi. Caminin temelleri 785 yılında Emir 1. Abdurrahman tarafından atılmış.  Caminin ortasında yerde camla kaplı bir alan göreceksiniz. Burada 6. yüzyılda Romalılar tarafından yapılmış kilisenin kalıntıları var. Yani bu alan yüzyıllardır çeşitli dinlerin ibadet yeri olmuş. Önce kilise iken, camiye dönüştürülmüş, sonra ise yeniden kiliseye. Başka bir açıdan bakıldığında, aslında burası bir tür güç kavgasının simgesi.  

Kurtuba Camisi ve büyüleyici ic mimarisi

Caminin icine sonradan yapilan kilise.

6. yüzyilda Romalilar tarafindan yapilmis kilisenin kalintilari
Kare şeklinde bir mimariye sahip olan cami 11 bölmeden oluşuyor. Bugünkü halini alması için farklı zamanlarda üç defa genişletilmiş. İlk genişletme 2. Abdurrahman, ikinci genişletme 2. Hakem ve üçüncü yani son genişletme ise El Mansur tarafından aslına sadık kalınarak gerçekleştirilmiş. Şu anda 22.400 metrekarelik alana kurulu caminin genişletilmesinin birinci sebebi artan müslüman nüfusa cevap verebilmek iken, ikinci sebep Endülüs Emevi Devleti'nin ününü ve şanını arttırma ihtiyacı. 



Caminin ön bahçesi abdest alınan ve Kur'an derslerinin verildiği yer iken, bu bahçede yeralan minare kilisenin inşasıyla birlikte çan kulesine çevrilmiş.  




Bu camiyi bu kadar özel kılan ise 800'den fazla sütundan oluşan ve sonsuz bir görüntü çizen mimarisi. Birbirini tekrarlayan motivler sonsuzluğu ve Allah'ın heryerde olmasını simgeliyor. İslam mimarisinde aynı motifin sürekli tekrarlanmasının nedeni bu. Eğer camiyi gezmeye kuzey-batı yönünden başlarsanız camideki en güzel sütunları burada göreceksiniz. Burada bazı sütunların yaşının 2000'den fazla olduğu tahmin ediliyor. Bu sütunların çoğu çevredeki farklı şehirlerden toplatılmış. Bu nedenle çeşidi ve boyları farklı farklı. Güneye doğru ilerlediğinizde ise karşınıza o muhteşem görüntüsüyle Mihrab çıkacak. Mihrab'ın kubbesi islam mimarisinin baş yapıtlarından. 




Mihrab'in kubbesi
Mihrab



















Caminin tam ortasına yapılan kilise ne yazık ki caminin 1001 gece masallarını hatırlatan mimarisini bozuyor. Kilisenin yapılabilmesi için yaklaşık 63 sütun çıkartılmış ve sütunların verdiği sonsuzluk duygusu bu nedenle zarar görmüş. Ama buna rağmen, cami hala insanları etkileyebilecek güzellikte. Gezdiğimiz tarihi mekanlar içinde burası benim favorim. 

Faydalı olabileceğini düşündüğüm bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum. Camiyi sabah saat 10:00'dan önce ücret ödemeden gezebilirsiniz. Kilise saat 10:00'a kadar ibadet etmek isteyenlere açık olduğundan içeriye rahatça girip gezme imkanınız var. Ancak audio guide gişeleri saat 10:00'da açıldığı için, eğer camiyi gezerken tarihi bilgiler edinmek istiyorum diyorsanız saat 10:00'u beklemek zorundasınız. Bu da ancak giriş ücreti ödeyerek içeri girebileceğiniz anlamına geliyor. Biz şöyle yaptık. Saat 10:00'dan önce camiye girdik biraz içini gezdik. Bu sırada ibadet eden Hristiyanları görme fırsatımız oldu. Sonra sadece Fatih dışarı çıktı. Audio guide aldı ve giriş parası ödeyip tekrar içeri girdi. Audio guide'dan öğrendiklerini bana anlattı. Rehberimiz yine iş başındaydı :). Bu tatilde rehber olma sırası Fatih'teydi. Hayat ne de olsa müşterek :) Camiyi gezmek isteyenler için kılık kıyafet kuralları olsa da girişte dikkat eden yok. Ben boşu boşuna o sıcakta kot giymek zorunda kaldım :) 

Rehberimiz is basinda:)
Gündüz gezdiğiniz yerleri gece ayrıca gezmenizi tavsiye ederim. Çünkü ışıklandırılmış şehir ayrı bir güzel. Roma zamanından kalma tarihi köprünün öbür tarafına geçtiğinizde çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. 






Roma döneminden kalma tarihi köprü

Avrupa şehirlerinden alıştığımız meydanlar Kurtuba Şehri'nde yok mu acaba diye düşünürken, zor uğraşlar sonucunda Corredera Meyda'nını bulduk. Burası bana Venedik'teki San Marco Meydanı'nı hatırlattı. Kare şekinde olan bu meydan cafe ve restaurantların bulunduğu yer olması itibariyle halkın buluşma noktası.




Ve tabiki Fas'lı kahvehaneler. Sokak aralarında yaptığımız yürüyüş sırasında "Salondete" adında bir yer keşfettik ve ikinci günümüzde gidip orada çay keyfi yaptık. Fatih ayrıca nargile içmeden kendini alıkoyamadı. Endülüs Bölgesi'nde baklava ve ona benzer tatlıları bulmak ayrıca mümkün. Baklavanın çıkış noktası Arap Medeniyeti olmasın sakın! Tatil sonrasında yaptığım araştırmalarda ne yazık ki elle tutulur bir bilgi bulamadım. Baklavanın tarihçesine dair net bir bilgi yok. Ancak Endülüs Bölgesi'ndeki bu kültürün Araplardan miras kaldığıda çok açık. 



Kurtuba'da kaldığımız otel tarihi şehir merkezinde, Kurtuba Camisi'nin hemen karşısındaydı (Eurostars Maimonides/ otopark dahil otel gecelik: 57€). İlk gün Avrupa Futbol Şampiyonası maçını seyretmek için otelin cafesini seçtik. Bir ara Fatih dışarı çıktı ve hemen geri dönüp heyecanla beni dışarı çağırdı. Ne oluyor demeye kalmadan, ezan sesi geldi kulağıma. Garip bir duyguydu o An'da hissettiğim. Avrupa'nın ortasında 5 vakit ezan okunuyordu sonuçta. Endülüs'ün başkenti Kurtuba'da Endülüs'ün 1492 yılında yıkılmasıyla susan ezan, tam 519 yıl sonra, 2011 yılında tekrar okunmaya başlanmış.  Bir zamanlar İslam aleminin Mekke'den sonraki en büyük camisi olan Kurtuba Camisi'ni arkamızda bırakıp, Don Kişot'un yazıldığı şehre Sevilla'ya doğru yola çıktık...

Endülüs giriş yazım için lütfen tıklayın: Burası Endülüs 

Malaga notların için lütfen tıklayın Endülüs Malaga

Granada notlarım için lütfen tıklayın: Endülüs Granada

Kurtuba notlarım için lütfen tıklayın: Endülüs Kurtuba

Sevilya notlarım için lütfen tıklayın: Endülüs Sevilya

Endülüs'de deniz tatili notlarım için lütfen tıklayın: Endülüs'de deniz tatili

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder